İtiraz: "Hiçbir zaman mutlak varlıklar ile yüzyüze gelemeyecek miyiz? Sürekli algısal ortamla muhatap olduğumu bilmek bana sıkıntı veriyor."

İtiraz: "Hiçbir zaman mutlak varlıklar ile yüzyüze gelemeyecek miyiz? Sürekli algısal ortamla muhatap olduğumu bilmek bana sıkıntı veriyor."

     
 

Allah Cenneti Sonsuz Bir Zevk Kaynağı Olarak Yaratacaktır

 
     

Cevap: Tek mutlak varlık Allah'tır. Gördüğümüz diğer varlıklar Allah'ın tecellileridir. İnsanların genel kanısı hep kendilerinin ve gördükleri diğer varlıkların mutlak oldukları, Allah'ın ise, radyo dalgaları gibi kendilerini sardığı yönündedir. (Allah'ı tenzih ederiz) Oysa bunun tam aksi doğrudur. Yani var olan yalnızca Allah'tır. İnsanın Allah'ın Zatı'nı gözleriyle göremiyor olması onu aldatmamalıdır. İnsan nereye dönerse dönsün, kime bakarsa baksın, aslında gördüğü, baktığı her yerde Allah'ın tecellileri vardır. Üstelik bu, insana sıkıntı verecek değil aksine  Allah'a iman eden bir insanın çok hoşuna gidecek bir gerçektir. Allah'ın tek mutlak varlık, bizimse bir hayal olmamız kul için bir şereftir. Böyle bir gerçek, insana sevinç verir. Rabbimiz’e olan hayranlığımızı ve O'nun sonsuz kudretine olan teslimiyetimizi kat kat artırır.

Ayrıca bu, insanın tüm dünyevi hırslarını doğal olarak ortadan kaldıracak, Allah'a hiçbir şekilde şirk koşmadan iman etmesini sağlayacak önemli bir bilgidir. Çünkü "Allah dışında bir başka mutlak varlık daha var" dendiğinde, o zaman o varlığı Allah'a eş koşmuş, ona Allah'ın gücü dışında ayrıca bir güç verilmiş olunur. Ama bu gerçeği bilen insan için böyle bir durum söz konusu olmaz. Böyle bir insan Allah'tan başka hiç kimseden korkmaz. Bir güç veya imkan elde ettiğinde, bunun gerçekte Allah'a ait olduğunu bilir. Hastalığına bir doktor çare bulduğunda, şifayı verenin Allah olduğuna kesin bilgiyle iman eder. Doktorun, Allah'ın sebepler içinde yarattığı şifa için bir vesile olduğunu bilir.

Allah'ın yarattığı, her zaman için en güzeli ve en hayırlısıdır. Bu gerçek hiçbir zaman unutulmamalıdır. Allah bir ayetinde şöyle bildirir:

Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön. (Fecr Suresi, 28)

İnsanın daima Allah'ın yarattığı her olaydan hoşnut olması gerekir. O zaman bu bilginin, insanların, Allah'a olan yakınlıklarını nasıl artıracağı daha iyi kavranabilir. Ayrıca bu büyük gerçek göz önünde bulundurularak Kuran bir kez daha okunduğunda birçok ayetin hikmeti daha iyi anlaşılabilir.

Ancak Allah'a iman etmeyen, dünya hayatına hırsla bağlı olan, ahireti ummayan, maddeci görüşe sahip insanlar için bu gerçeğin can sıkıcı, "vahim" bir durum olduğu gerçektir. Çünkü, hırsla bağlı oldukları herşeyin, mutlak varlık zannettikleri kişilerin gerçekte bir hayal olduğunu anlamaları onlar için büyük bir hayal kırıklığı ve bir yıkımdır. Bunu anladıklarında tüm yaşamları boyunca bir hayalin peşinde koşup hırsa kapılarak boşa yorulduklarını anlayacaklardır. Ve boş emeller edinerek gerçekleri inkar ettiklerini görüp, büyük bir pişmanlık yaşayacaklar, hatta son derece küçük duruma düşeceklerdir. Bu insanların hayal olan şeyleri gerçek zannederek aldanmaları ise onları ahirette büyük bir hüsrana uğratacaktır:

İşte bunlar, kendilerini hüsrana uğratanlardır ve yalan olarak uydurdukları (düzme tanrılar da) onlardan uzaklaşıp-kaybolmuşlardır. Hiç şüphesiz bunlar, ahirette en çok hüsrana uğrayanlardır. (Hud Suresi, 21-22)

Ama Allah'ı tek dost ve vekil olarak kabul eden, Allah'a gönülden bağlı kullar için, herşeyin hayal, Allah'ın tek mutlak varlık olması büyük bir sevinç vesilesi ve güzelliktir.

İtiraz: "Algısal ortamın sona erişi hiçlik midir? İnsan bu hiçliğin içinde kalabilir mi?"

Cevap: İnsanların bu konu üzerinde düşünmelerini engelleyen, onları korkutan nedenlerden biri, bu konuya konsantre olduklarında kendilerinin ve dokunduklarını sandıkları nesnelerin aslını hiçbir zaman bilemeyeceklerini anlamak ve bir  hiçliğin içinde kalmaktan korkmaktır. Ancak, Allah'ın dilemesi dışında, Allah bu imtihan dünyası için yarattığı sebepleri ortadan kaldırmaz. Bu sebepler biz ölene kadar bizim için yaratılmaya devam edecektir. 

Dokunduğumuz zaman masanın sertliğini hissedeceğiz, elimizi kestiğimizde elimiz kanayacak, canımız acıyacak, açlık, korku, acı, hastalık gibi imtihanları yaşayacağız. Algılar dünyasında yaşıyor olmamız, bu sebeplere bağlı olmaktan bizi ayırmayacaktır. Ölümümüzle birlikte ise, bu kez yine hiçlik olmayacak, Allah'ın Kuran'da bildirdiği gibi farklı bir boyuta ve farklı sebeplere bağlı bir hayatımız başlayacaktır. Sonuç olarak insanın bir hiçlik içinde kalacağından korkması yersizdir, çünkü Allah bu imtihan ortamında insanı yarattığı için, bu algıları sürdürecektir. Nitekim, Allah'ın Kuran'da bildirdikleri bu yöndedir. İnsanın dünya hayatına ait algıları bittiğinde, ahiret hayatına dair algıları başlayacak ve insan hiçbir zaman bir hiçlik içinde olduğunu hissetmeyecektir.